Türk Subayı


Güneydoğu'nun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim,ilçe dışındaki lojmanından görünen karakolun bir gecesini Hakan EVRENSEL'in kitabında şöyle anlatır:"Lojmanımızın balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır her istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu.Üstelik baskının şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük olacağı söyleniyordu.Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi, ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başlandı. En son gelen istihbaratta baskının saati ve baskına katılacak terörist sayısı bile veriliyordu. 22.10, beş yüz terörist. Karakol o gün basılmadı. Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem başladı. Balkonumuzdan izlediğim dehşet dolu manzarada, daire haline gelmiş teröristlerin, dairenin ortasına, gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları ateşlediklerini görüyordum.Karakolun, havan ve roket mermilerinin patladığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamıyla çember içine almışlardı.
Lojmandan ayrılıp doğruca jandarmanın binasına gittik. Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çağrılara cevap veriyor, havan ve uçaksavar ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı.
Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine yoğunlaştı. Timden bir türlü cevap alınamıyordu. Üst üste, defalarca çağrı yapılıyor ancak bir türlü timle irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takipeden askerler timden ümitlerini kesmişlerdi. Ama bir yandan da çağrılar devam ediyordu.
Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu: Yaralılarım var, yaralılarımı alın. Tüylerimiz diken diken olmuştu. Hemen cevap verildi. > Tamam Suat 3, sakin olun, az sonra birlik çıkacak.

Ilkyaralı haberi, bu saatlerdir aranan timden gelmişti. Tim komutanı konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı. "Suat 3, irtibatıkesme. Sakin olun!" Cevapta bir değişiklik olmadı Yaralılarım var. Kan kaybediyorlar. Yaralılarımı alın Ve tam bir buçuk saat, beşer dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere aynen bu sözlerle sürdü.Yaralılarımı alın!!!
Sakin olun, geliyoruz. Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemeyeceğini çok iyi biliyorduk. Karakola düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler baskının şiddetini gittikçe artırıyorlardı. Kimsenin, değil karakolun dışına çıkmak, mevzi değiştirebilecek fırsatı dahi olmadığı apaçıktı.
Bir süre sonra, Suat 3''ün telsizinden hırs dolu kelimelerin iişittik: Hemen gelip yaralılarımı almazsanız, karakola dönüp bölüğü tarayacağım.
Hepimiz şok olmuştuk. Hemen tabur komutanı devreye girdi. Hemen hemen aynı sözcüklerle tim komutanına sakin olma çağrısı yaptı.Ama işe yaramıyordu. Tim komutanı "Yaralılarımı alın dışında başka birşey demiyordu. Tabur komutanının da telsizi bırakmasıyla, bir saat kadar daha tim komutanından ses çıkmadı. Birer dakika arayla yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi. Hepimiz tim komutanının da şehit olduğunu düşünüyorduk. Içim burkuluyor, başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum.
Telsizin başına tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi. Son bir ümitle eline mikrofonu alıp, cevap beklemeden, telsizin kodlarını da kullanmadan, konuşmaya başladı "Devrem ben Hüseyin. Geçmiş olsun devrem. Biraz daha dayan olur mu? Bak destek timleri yola çıktı. Sana doğru geliyorlar. Devrem aman pes etme olur mu? Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola marka, duvara monteli telsiz cihazının hoparlör kısmına gözlerimizi dikmiş bekliyorduk. Ve konuştu > Devrem, bölük komutanı nerde? Hepimiz derin bir "Oh!" çektik. Telsizden, Izinde devrem yanıtı verildi. Suat 3, artık tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü Ne olur yaralılarımı alın. Bende yaralıyım.
O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti. Hepimiz donup kalmıştık. Telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözü üzerine mikrofonufırlattı ve odadan çıktı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor, duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi düşünüyordum."Ben de yaralıyım" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha kadar hiç konuşmadı Yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna bende inanmıştım.
Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, Konuşan Suat, Cevap ver çağrısından bıkmış halde bir köşede yığılmışken, birden telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on on beş saniye sonra hayatım boyunca unutamayacağım bir Istiklal Marşı dinlemeye başladım. Mandala sürekli basıldığı için bütün telsizlerin konuşma imkanı durmuştu. Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının, makamıyla söylediği Istiklal Marşı'nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum en güzel Istiklal Marşı''ydı. Birinci dörtlüğü bitirdi. Ikinci dörtlükte sesi çatallaştı. Kelimeler uzadı. Ama marşı söylemeyi bırakmadı. Bozuk bir ses tonuyla, kendini zorlayarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde, bende bitmiştim. Hemen orayı terk ettim. Bir daha onun sesini hiç duymadım.
Toplam 22 şehidin verildiği o baskın gecesinde, vücuduna saplanmış 7 merminin
acısıyla söylediği Istiklal Marşı''nı ruhuma işleten tim komutanının öldüğüne ise hala inanamıyorum. Hakimin anıları burada sona eriyor.
Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl

İnanılmaz Bir Olay


HERKESİN OKUMASI GEREKEN KISA BİR YAZI         
Karşıdan karşıya geçmek isteyen yaşlı bir teyze yoldan geçenlerden yardım ister,kimsenin oralı
olmadığı teyzeye 23 yaşında bir kızımız yardım eder, karşıdankarşıya geçirirken kız aniden bayılır,masum görünüşlü yaşlı teyze bir taksi çevirir kızı taksiye atar ve taksiciye: kızım yolda yürürken fenalaştı,hemen eve götürmem lazım der.Taksiyi ATA2 sitelerine yakın bir yerde durdurur,taksiciden yardım alarak kızı arabadan
indirir komşularından yardım alacağını söyleyerek taksiciye gitmesini söyler.Taksici oradan uzaklaştıktan kısa bir süre sonra arabanıniçinde telefon çalmaya başlar kendi telefonunun çalmadığını anlayan taksici kısa bir aramadan sonra arka koltuğun altına düşmüş olan telefonu bulur, ısrarla çalan telefonu açar telefonda bir erkek vardır: -Bu telefon kızıma ait,eve gelmesi gerekiyordu ama hala gelmedi siz kimsiniz diye sorar, telefonu açan taksici kendini tanıtır ve kızınızı annesiyle falanca adrese bıraktım der baba hayır annesi yanımda bulunduğunyeri söyle beni kızımı bıraktığın adrese götüreceksin der ve polise haber verir,polisler baba ve taksici kızı arar ama ne o adreste öyle bir teyze vardır nede kız ortadadır.Ertesi günü kız Çengelköy'de MAXİ alışveriş merkezinin önündeki bir çöp konteynerının içinde ölü bulunur,tüm organları alınmıştır,otopsi raporuna göre kıza iğne yapılmış ve bayılması sağlanmış,aile feryat figan tüm çengelköy ayağa kalkmış durumda. Allah böyle bir yaşlının belasını versin kime güveneceğiz. Yardım etme güdülerimizi de köreltiyorlar, gerçekten yardıma ihtiyacı olanada yardım edemeyeceğiz bunlar gibi soysuzlar yüzünden. Allah ailesine sabır versin. Lütfen daha dikkatli olalım, gün geçtikçe böyle olaylar çoğalmakta ve biz neyin nerden geleceğini bilmez halde şans eseri yaşıyoruz.
SİLMEYİN...VE MÜMKÜN OLDUĞUNCA İLETİN...
Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl

Çanakkale'de Kaybolan Alay


"Bölükler Anzak Koyu'na çikarken 1915'te
Gelibolu'da yartlar korkunçtu: Dizanteri,
erleri yere yikip, her tarafa cesetler yayildikça,
kabus büyüyordu..."

10 Agustos 1915 Çanakkale... Günesin göz kamastiran parlakligi, toplarin bitmez, tükenmez gürlemelerine karisiyor... Gelibolu Savasi'nin son dönemi, Cehennemi Çanakkale'ye
tasimis... Siperler firin gibi... Savas kokusu ile dolu sicak bir rüzgar, ovada eserken, ince bir koz tabakasini da havaya kaldiriyor. Yiyeceklerin, siperlerin, ölü ve yaralilarin üzerine bulutlar halinde çöken iri yesil sinekler, dizanteriye yakalanan Ingiliz askerlerini büsbütün perisan ediyor... Ve Mehmet Akif'in dedigi gibi "O ne müthis tipidir ki; savrulur enkazi beser" 


iNGiLiZ KOMUTAN YENiILECEKLERiNi ANLAYINCA 

Ingiliz askeri tarihinin en büyük yenilgilerinden birine adim adim yaklasiyor. Ingiliz komutan Sir Ian Hamilton, korkunç bir yenilgiye ugrayacaklarini sezmis, savasi kazanmanin tek yolunu, taze kuvvetlerle birlikte yapilacak büyük bir saldirida görmüstü. 

NORFOLK ALAYI GELiYOR 

Kraliyet Norfolk Alayi, taze kuvvetlerin bir parçasi olarak 29 Temmuz 1915'te Ingiltere'de gemilere bindirildiler. Savas tecrübeleri yoktu. Ordu mensuplarinca tatil gecebi askerleri diye anilan savunma birliklerine bagliydilar. Norfolk alayi, savas hatti gerisinde iklime alismalari için bekletilmeden 10 Agustos günü Suvla Koyu'nda unutulmaz bir macera yasamak hayali yerine, cehennemi andiran kabusla kucaklastilar. 

BASLARINA GELECEKTEN HABERSiZ 
Sahile yakin bir yerdeki tuz gölü, kavurucu yaz günesinin etkisi ile kurumus ve günesin
parlakligini ve isisini ayna gibi Norfolk alayinin üzerine yansitiyordu. Kuzeydeki Kireçtepe, iki yaninda Kavaktepe ve Tekketepe, güneydeki Saribayir arasinda kalan Suvla düzlügü, dev bir arenayi andiriyordu. Ingiltere'nin Dereham Kasabasi'nda toplanan Norfolk alayi 4. ve 5. taburlari, anayurtlarindan uzak bu topraklarda, kendilerinden önce gelenlere mezar olan bölgede saskina döndüler. Savasta hersey olabilirdi ama, Norfolklular, savasin disinda baslarina gelecek olayi asla düsünemezlerdi... 

 
Sir Hamilton, Tekke ve Kavaktepeleri'ne bir gece karanliginda ani ve hizli bir saldiri yapmayi planlamisti. Bu is için 12 Agustos gecesi 54. tümen ilerlemeye basladi. Içlerinde Norfolk tugayi da bulunuyordu. Tepelerin yamacina kadar gemecekler ve safak sökerken saldirmak üzere hazirlanacaklardi. Fakat, gece yürüyüsünün yapilacagi bölgede, Küçük Anafarta Ovasi denilen yerde, Türk askerinin pusuya yattigi saniliyordu. Bu yüzden Bir Norfolk tümeni önden yolu açsin diye 12 Agustos ögleden sonrasi harekete geçti.
Bu öncü tümenin ilerleyisi tam bir bozgunla sonuçlanmisti. Gelibolu savasinda Ingilizler'in gösterdigi saskinlik ve beceriksizlik, topçu atisinin 45 dk. önce baslamasina neden oldu. Bosuna cephane harcayan Ingilizler, savas alaninida hiç incelememislerdi. Araziyi bilmiyorlardi. Hedeflerin yerini çalakalem belirlemislerdi. Gücünden habersiz olduklari Türk
birliklerini yarimadanin diger tarafinda çizilmisti.
4. Norfolk Taburu, geride olmak üzere 163. tümen, gün isiginda çiplak ovayi geçmeye çalismanin bariz bir hata oldugunu anladiginda, ancak 900 m ilerleyebilmisti. Türkler'in direnci, Ingilizler'in tahmin ettiginden çok daha büyüktü. Ingiliz tümenin büyük bir kismi yogun makineli tüfek atisi altinda kaldigi için oldugu yerde çakilmisti. Ancak sag tarafta yer alan 5. Norfolk taburu daha az bir mukavemetle karsilastigi için ilerlemeye devam etti...

BULUTUN iÇiNE DOGRU
Iste tam bu sirada 22 kisilik bir Yeni Zelanda sahra birliginin gözleri önünde Norfolk alayinin 4. taburuna bagli çok sayida asker, karsilarindaki tepeye yürümeye basladilar. Tepenin
üzeri ekmek somunu biçimli beyaz bir bulutla kapliydi. Ingiliz askerleri, yavas yavas tepeye yaklastilar ve bulutun içinde kayboldular. Son asker de bulutun içine girdikten sonra, bulut sanki kargosunu almis gibi yavasça havalandi ve rüzgarin aksi yönüne dogru hareket etti...
Dahasi gökyüzünde bu bulutun kopyasi olan 3-4 bulut da rüzgara ragmen yerlerini koruyorlar.
Ve sanki diger buluta eskortluk ediyorlar... 


KOMUTAN HAMILTON ANLATIYOR 

Kumandan Hamilton, Ingiliz Savas Bakani Lord Kitchener'e gönderdigi telgrafta, olayi söyle anlatiyordu: "Savas sirasinda, 163. tümen her bakimdan üstün oldugu bir anda, çok garip bir sey meydana geldi... Türkler'in zayiflamakta olan kuvvetlerine karsi, Albay Sir H. Beauchamp, cesur ve kendinden emin bir subay olarak büyük bir gayretle, hizla ilerledi ve savasin en güzel kismi böyle basladi. Mücadele daha kizismis ve iyice kizismisti.
Bu askerlerin çogu yarali ve susuzluktan perisan bir haldeydiler. Bunlar, kampa ancak gece vakti geri dönebildiler. Fakat, Albay, 16 subayi ve 250 askeriyle önüne düsmani katmis,
hizla ilerlemesine devam ediyordu... Daha sonra bunlardan hiçbir haber alamadik.Ormanlik bölgeye hücum ettikten sonra gözden kayboldular ve sesleri de duyulmadi. Içlerinden hiç biri geri dönmedi."
267 kisi, hiç bir iz birakmadan kaybolup gitmisti. 


YENiLGi KAÇINILMAZ OLDU 

O gün ögleden sonra baslayan ilerleyisin basarisizlikla sonuçlanmasi, Sir Ian Hamilton'in
savasi kendi lehine döndürme ümidini de yok etmisti. Böylece, 1915 yili sonunda Müttefik Kuvvetler, geri çekilerek, büyük bir yenilgiye ugradilar. Gelibolu savasi, sekiz buçuk ay sürdü.ve 46 bin askerin ölümüyle sonuçlandi. O zamanin savaslari için, korkunç bir rakamdi bu. 1916'da Ingiliz Hükümeti, savasin kaybedilme nedenlerini arastirmak üzere, resmi bir kurulu görevlendirdi. 


GiZLENEN RAPOR
 
Gelibolu Kurulunun Son Raporu adi altinda bastan asagi sansür denetiminden geçmis bir rapor, önce 1917'de ve daha sonra da 1919'da yayinlandi. Raporun asli, 1965 yilina kadar ortaya çikarilmadi.
1918 sonunda, ingilizler, gelibolu'ya sanki galip gelmisçesine geri döndüler. Isgal Kuvvetleri'nin bir askeri savas alaninda gezinirken, Kraliyet Norfolk Alayi'na ait bir rozeti buldu. Çevrede yaptigi bir sorusturma sonunda, bir Türk çiftçisinin kendi arazisinde buldugu bir sürü cesedi, yakindaki bir dereye attigini ögrendi. 


DOSYA KAPANMADI
 
8.5 ay süren Çanakkale Savasi Bogaz'in iki yani için de tam bir Cehennem olmustu. Savasin tarihi yazildi. Ölenlerin , yaralilarin, kayiplarin sayisi tespit edildi. Fakat bir tek sey, özellikle unutulmadi. Kaybolan Norfolk Alayi Askerleri... Ikinci dünya savasindan kalan Philedelphia Efsanesi gibi bu savastan da bu olay tüm gizemiyle kalmisti ortada. Bir çok kitapta bu olaya genis yer verilir hatta bazilari bunun Çanakkale Savasi'nin kendisinden de önemli oldugunu düsünüyor.
Philedelphia 2. deneyinde de Eldridge 'in ilk görüldügü limanin NORFOLK olmasi sanki
bu isimde bir sey var diye düsündürüyor.
Güncel bir konu Titanik... Herkes filmini konusuyor ama arkada inanilmaz bir tarihi gizem
var. Olaydan bir asir kadar önce bir yazar kitabinin içerigini bir transatlantigin üzerine kurmustu. Romaninda dev bir transatlantik Avrupa-Amerika seferine çikiyor ve bu ilk seferinde gemi evet bir buz dagina çarparak batiyor. Romandaki geminin adi TITANIA ve ölçüleri asagi yukari Titanik'le ayni.
Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl

Bir Gencin Yaşadıkları


KARABASAN GERÇEGi BiR GENCiN YAŞADIKLARI

Uyandiginiz halde yataktan kalkamamaniz, bir guc tarafindan hareketlerinizin engellenmesi, kipirdayamamaniz yada konusamamaniz, bagirmaya calistiginiz halde sesinizin tum cabalamalariniza ragmen cikmamasi, bu sure zarfinda cesitli sesler ve halusunasyonlar gormeniz yani, halk arasinda Karabasan diye tabir edilen olay.
19 yasindaydim. O zamana kadar karabasanin ne adini ne sanini duymustum. Ilk yillar sesli ve goruntulu yogun bir sekilde yasadim. Ailecek panik icerisindeydik. Caresizlikten herkezin verdigi akli uygulamaya koyulduk.Bu arada cok komik olaylar da yasadim. Dortyol agizlarina sekerli sular doktum, yatagimin altinda kuranla uyudum o olmadi bicakla uyudum o olmadi makasla uyudum o da olmadi hocaya gittik bana muska yazdi. O olaydan sonra yogunluk azaldiysa da tam olarak kesilmedi.Cahil insanlar da degiliz ama nedense o zamanlar hic aklimiza bir psikologa danismak gelmedi . Cunku birazdan anlatacagim seyler cok mistik doga ustu olaylardi.

Her olay sonrasinda yataga oturup '' Neden Ben?'' diye aglardim. Ne yapmistim acaba.Neden boyle korkunc olaylar beni bulmustu.Bu konuyu her ne kadar arastirdiysam da bir sonuca ulasamamistim. Gorduklerim ruya miydi acaba? Kendimi cok tahlil ettim .Her defasinda gozlerim acik bulundugum mekani cok iyi gorebiliyordum. Fakat bir turlu ne hareket ediyor ne de bagirabiliyordum.Hadi hareket edip bagiramiyorum tamam ama o anda duydugum sesler ya da gordugum goruntuler beni zivanadan cikariyordu . Yasadiklarimi arkadaslarima anlattigimda pek inanan olmadi.Benim gibi karabasanlar tarafindan basilanina da rastlayamamistim. Bulundugum mekani degistirirsem belki yarari olur deyip yurtdisina ciktim olmadi evlendim yine olmadi. Dindar bir teyzemize bu konuyu anlattim. Teyze bana Kuran dan bazi ayetler okudu. O gunden sonra olaylar kesildi.Arasira yine bu olayi yasasamda eskisi gibi degil artik..

Basimdan gecenleri bir internet sitesinde 4-5 satirla ozetledim.Bu konuda yuzlerce mesaj aldim.Bir kismi cinlerle ilintili oldugunu soylerken, diger kismi beyinsel fonksiyonlarla iniltili oldugundan bahsettiler. Buyuk cogunluk ise basindan bu tarz olaylar gecen insanlardan aldigim mesajlardi. Hepsi de benden bu konuda yardim istiyordu. Hal boyle olunca kayitsiz kalamadim ve bu siteyi yapmaya karar verdim.Benim yasadiklarim korkunctu hic bir yerde cevap bulamamistim daha da kotusu bu olayin yalnizca benim basima geldigini saniyordum.Ama simdi biliyorum ki bu olayi bir cok insan yasiyor .Turkiye'de bu konuyla ilgili ne bilimsel ne de dinsel bir bulguya rastlayamadim. Tahmin edersinizki bu olay yalnizca Turk insanin basina gelmiyor. Amerika'da bu olaya SLEEP PARALAYSIS adi verilmis.

Bir grup insan bu olayin cinler tarafindan yapildigini, diger bir grupsa bu konunun beyinle ilgili olup adinin uyku felci oldugunu savundular.Ben her iki grubun da aciklamalarina yer verecegim. Bu konuda bilgisi olanlarin bilgilerini bizimle paylasmalarini da isteyecegim.Ayrica basinizdan gecen deneyimlerinizi de bana yazabilirsiniz.Yalniz bildigimiz bir sey var ki her ne ise, Dunyanin her yerinde bu olayi insanlar yasiyorlar. Eger bu olaylar surekli basiniza geliyor ise benim size tavsiyem hastahanelerin neurology klinigine gidip bir beyin filmi cektirmeniz.Hepinize karabasansiz gunler dilerim.
Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl

Tutankamon'un Laneti

Mezarindaki inanilmaz zenginlik bulundgu halde Tutankhamon (MÖ: 1361-1352) hala hakkinda en az bilgi bulunan firavundur.Tahta çikma hakkini,ünlü kral Akhenaton (MÖ.1379-1362) ile kraliçe Nefertiti'nin kizi Prenses Ankhesenpaaten'le evlenerek elde etmisti. Tutankhamon'un ebeveyninin kimler oldugu konusunda ,bazi uzmanlar bu firavunun ,"Akhennaton'un Nefertiti disinda bir kadindan olan oglu" tezini ileri sürüyorlar.Bazi uzmanlara göre de Tutankhamon,Akhenaton'un babasi III: Amenofis'in (MÖ.1417-1379) birinci karisi Tiy'den dogmusut.Kesin olan ,Tutankhamon'un III.Amenofis ve Akhenaton'sa akraba ve soylu oldugudur.Dokuz yasinda tahta çikan ve adi 12 yasina kadar "tutankhaten" olan Tutankhamon(Günes tanrisi Amon'un yasayan temsilcisi) krallar arasi savaslarini en yogun oldugu dönemde dogmustu.Krallarin fethettikleri topraklarin genisledigi ve komsu ülkelerden de altinin ülkeye aktigi bu dönemde Misir,dünyanin en zengin ülkesiydi Firavun vaktini,daha çok yönetimin bulundugu Memphis'le geçiriyordu ama Misir'in baskenti Teb sehriydi.tutankhamon'un tahta çiktigi sirada Misir'in bütün tapinaklari bakimsizliktan kiriliyordu.
Yönetimdeki karisiklarin önü alinamiyor,Suriye'ye düsmanla çarpismaya giden ordu sürekli yeniliyordu.Tutankhamon "babasi" Amon'un Ptah'in ve diger tanrilarin altin heykellerini yaptirdi,çözülmüs olan rahiplik kurumlarini düzenledi, tapinaklarin hazinelerine büyük bagislar yapti.
Akhenaton Günes tanrisi Aton'a bagli tek tanrili bir düzen kurdu ve Misir'lilari diger tanrilari birakmalari için zorladi.Baskenti Teb'den,Akhetaton(simdiki sl-Amarna) ya tasidi.Firavun Akhenaton'un tersine "Eski Rejim" I canlandirdi ve III: Amenofis zamaninda bitirilmemis olan anitlarin tamamlanmasi isine giristi.Bu islerin arasinda Luxor tapinagi da vardir.Bugün, Tutankhamon'un tahtta kaldigi dokuz yil boyunca askeri bir harekata katilmadigi düsünülüyor.Sadece kesif için general Horemhem komutasinda Filistin'e ve Lübnan'a asker gönderdigi saniliyor.
Tutankhamon 19 yasindayken aniden öldügü için geride vasiyet birakmamistir.Kafatasinda sol kulagin arkasinda tahribat bulundugu için,ölümünün bir kaza sonrasinda oldugu saniliyor. Ancak, su anki misir bilimcilerin ürettigi senaryolara göre Tutankhamon'un generali Horemheb, iktidari elegeçirmek için Tutankhamon'un kafasinin arkasina sert bir cisim ile vurmus ve ölümüne neden olmustu.
Mezarinin yaninda bulunan iki küçük tabuttaki ölü dogmus bebeklerin , Tutankhamon'la çok sevdigi esi Ankesenamun'un çocuklari oldugu saniliyor.. Bunun yanisira hayvan mumyalari da bulunmustur. Tutankhamon'un mezarinda bulunan lambada ise gün isigi ile birsey görülmeyen,ancak zifiri karanlikta ikisinin burunburuna figürleri bulunmaktadir. Tutankhamon'un ölümünden sonra ,tahta çikan General Horemheb,Tutankhamon'un tapinaklarini kendisine aldigi gibi ,onun aldigi gibi,onun adini da unutturmak istemis,ama ,bilinmeyen bir nedenle Tutankhamon'un lahdine dokunmamisti.
Kanaatimce ,kendisinin isledigi cinayeti dikkat çekmemek üzere örtbas yöntemlerinden biriydi.Iste bu lahit,1922 yilinda Lord Carnarvaon ve Howard Carter adli iki Ingiliz ejiptolog tarafindan bulundu.Tam 3000 yil sonra Horemheb'e ilginç bir oyun oynamis,sonunda yine Tutankhamon üne kavusmustu.
Altta okuyacaginiz bölüm ise Tutankhamon'un bir lanet perdesi ile mezarini korudugu sorusunu sizlere soracaktir:
TUTANKHAMON'UN LANETi
Eski Misir Uygarligi büyük ilgi çeken gizemini sürdürüyor.Kazilar ,arkeoloji arastirmalari sürdükçe ortaya yeni bilgiler çikiyor.Bulunan her yeni kalinti, bilinenleri degil, bilinmeyenleri çogaltiyor sanki. Misir'a yasayan en ilginç olaylardan biri de Firavun Tutankhamon'un mezarinin açilmasiyla ilgiliydi.Her sey Carnavon Lordu'nun ölümüyle basladi.

iNGiLTERE 'DE BiR CENAZE TÖRENi
1923 yilinin 30 Nisan günü Ingiltere'de Hampshire bölgesinde Beacon Tepesi'nde sade bir cenaze töreni düzenlendi.Törene katilanlar heyecanliydilar.Çünkü topraga vermek üzere olduklari Carnarvon Lordu George Edward Stanhope gizemli bir biçimde öldürülmüstü 3000 yillik lanet… Herkes ,Lord'un Eski Misir'in 18. Sülale firavunlarindan Tutankhamon'un lanetine ugradigina inaniyordu.Lord,bu firavunun mezarinin açilmasi için para harcamis ve bizzat kazilar katilmisti.
Carnavon Lordu'nun ölümünü baska ölümler izledi.Tutankhamon'un mezarina girip çikan ya da bu ise karisan birçok insan anlasilmaz bir biçimde yasamini yitiriyordu. Firavun Tutankhamon öleli 3000 yildan uzun süre geçmisti.Yani 3000 yil sonrasina uzanan bir lanetten söz ediliyordu…

LORD MISIR'A GIDIYOR
Bu esrarengiz "mezar açma" olayini aydinlatabilmek için ,ise Carnarvon Lordu'nun Misir'a gidisinden baslamak gerekiyor. Parasi bol,yapacak isi pek olmayan Ingiliz soylusu Carnarvon Lordu dünyayi dolasiyor,keyfine göre yasiyorken,1901 yilinda Almanya'da Bad Schwalbach kaplicalarinda bulundugu sirada bir araba kazasi geçirdi.Gögsü çok kötü zedelendi.Ingiltere'ye döndü.
Soluk almakta güçlük çekiyordu.Bir süre tedavi gördükten sonra iyilesti.Ama özel doktoru ona tedbirli davranmasini tavsiye etti.Özellikle kis mevsimlerini soguk Ingiltere yerine,iliman ve kuru bir iklimin egemen oldugu ülkelerde geçirmeliydi. O günlerde Misir,Avrupalilar için çok gözde bir ziyaret yeriydi.Lüks oteller ve tarihsel kalintilar çok sayida turisti buraya çekiyordu. Özellikle Krallar Vadisi denilen yerde yapilan kazilara Lord büyük ilgi duydu.
ARKEOLOG CARTER
Carnarvon Lordu Misir'da kisa sürede eski sagligina kavustu.Ama Misir'dan bir türlü kopamadi.Sanki bir sey onu dürtüyordu.
Eski Misir uygarligini incelemeye basladi.Yapilan kazilari izlemeye koyuldu ve bir gün bizzat kendisi bu kazila katildi. 1907 yilinda yine Misir'dayekn yurttaslarindan arkeolog Harold Carter'la tanisti ve onu kendisine danisman yapti. Carter 33 yasindaydi ve 17 yasindan beri Misir'daydi.Birçok kazida bulunmus,ünlü akeologlara yardimcilik yapmisti.Tarihi Kalintilar arkeologlara yardimcilik yapmisti.Tarihi Kalintilar Servisi'nde çalismis ve Krallar Vadisi'ndeki kazilari denetlemisti;ama Misir yetkilileriyle arasinda anlasmazlik çikinca görevinden istifa etmisti.
Carnarvon Lordu kendisine rastladigi sirada,manzara ressamligi yaparak hayatini kazanmaktaydi.O da,nedense bir türlü Misir'dan ayrilamiyordu. Carnarvon Lordu,'a yilda 400 Ingiliz Sterlini ücret ödemeye basladi. Misir'da mezar demek,hazine demekti.Çünkü eski Misirlilar ölülerini,öbür dünyaya en degerli hazineleriyle birlikte gömerek ugurlardi.Lord,bulunacak bir hazine ile Carter'In ödedigi parayi kat kar çikaracagini inaniyordu.
Arkeolog Carter, Carnarvon Lordu'nun parasiyla 15 yil boyunca kazilar yapti.Birinci Dünya Savasi sirasinda bile arastirmalarini sürdürdü. Bazen çok ilgi,çekici bir mezar buldugu oluyordu ama,yapilan masrafi karsilayacak bir tarihsel yapit ya da hazine ortaya çikmiyordu. 1922'de Lord Ingiltere'deyken ,Carter'a bir mektup yazarak,aralarinda anlasmayi iptal etmek istedigini bildirdi. Oysa Carter o siralarda önemli bir mezarin izi üstündeydi.Ingiltere'ye gidip Lord'u kazilarina sürdürülmesine ikna etmeyi basardi. Ekim ayinda Misir'a döndü.Kazilarin yapildigi Luksor bölgesine yerlesti.Kendisine sans getirmesi için bir kanarya satin aldi…

CARTER MEZARIN iZiNDE
1 Kasim 1922'de o güne kadar hiç kazilmamis bir hektarlik bir üçgende çalismalara baslayan Carter,4 Kasim'da çökmüs bir merdiven girisi buldu.Bir gün sonra ise,bu girisin oldugunu kesin biçimde anlamisti. Ingiltere'ye telgraf çekmesi üstüne,Lord,kizi Lady Evelyn ile birlikte Misir'a gelerek bizzat kazilara katilmaya basladi. 26 Kasim'da,yaptiklari kazinin bütün molozlarini temizlemislerdi.Ardindan sanki içeriden kilitlenmisçesine kapali duran bir kapiyi açmayi basardilar.
Içeri ilk giren Carter oldu.Gördükleri karsisinda adeta dili tutuldu.Bu çok odali mezarin giris odasi bile hazinelerle doluydu.

LORD OLAYI THE TIMES'A SATIYOR
Lord ,o sana kadar harcamis oldugu paralari çikarmak istiyordu.Mezardan ne kadar degerli seyler çikarsa çiksin,onlara sahip olmasi olanaksizdi.Çünkü Misir hükümeti kaziyi denetliyordu. Lord ,mezarla ilgili bilgileri The Times gazetesine para karsiligi satti.Böylece Ingiliz okurlar,kazi sirasinda olan biten herseyi günü gününe izlemeye basladilar.

TUTANKHAMON'LA BULUSMA

Lord, Carter,Lord'un kizi Lady Evelyn ve Carter'in yardimcisi,Arthur Callender ile birlikte bir gece,mezarin ana bölümüne girmeyi basardilar. Tümü gördüklerinin gerçek olup olmadigindan kuskuya düstüler.Her sey altindandi.Firavun'un mumyasinin koskocaman bir altin sandukanin içinde oldugu anlasiliyordu. Duvarlarda altin çerçeveli resimler vardi.Bunlar da firavunun ailesine aitti.Tanri Osiris'I sembolize eden parlak cilali altin bir mask da duvarda asiliydi. Carter ve Lord ne bulduklarini biliyordu.Bu mezar 18. Sülale krallarindan Tutankhamon'undu.Tutankhamon M:Ö 1346-1339 arasinda bir tarihte ölmüs,o tarihten bu yana mezar hiç açilmamisti.Varligi bile bilinmiyodu.. Carnarvon Lordu bulduklarini bütün dünyaya ilan etti.Kazi sirasinda çikan bütün molozlar temizledikten sonra resmi açilis yapildi.Gazateciler fotograflar çektiler.Olay bütün dünyaya duyuldu.

"ÖLÜM GELECEK…"
Kazilar devam ederken ilgi çekici bir sey olmustu.Bütün vaktini kazi terinde geçiren Carter,kaldigi eve pek ugramiyordu.Oraya nasil geldigi bilinmeyen bir kobra yilani evine girmis ve Carter'in kafeste yasayan ugurlu kanaryasini yiyivermisti.Kazilarda çalisan Misir'li isçiler inançli kisilerdi.Bu olayi duyunca çok heyecanlandilar.Bunu bir ugursuzluk belirtisi olarak kabul ettiler.Çünkü kobra yilani Misir hükümdarliginin simgesiydi ve Tanriça Vadeet tarafindan korunduguna inanilan bir hayvandi. Isçiler aralarinda olayi söyle yorumladilar:"Yakinda ölüm gelecek…"

TURISTLER MISIR'A AKIN EDIYOR
Tutankhamon'un mezari dünyada büyük ilgi gördü.Misir'daki meraklilar yetmiyormus gibi,binlerce Avrupali turist Misir'a akin etmeye basladi. Mezarin girisine her gün binlerce insan geliyordu.Arkeologlar,bilim adamalari,kasifler,mezari ve hazineleri görmek için birbirlerini eziyordu.Bazi serserilerin olay çikardigi da oluyordu… Firavun Tutankhamon'un 3000 yilinda askin bir zamandan beri süren "ebedi istirahati" ne son verilmis.
LORD ILE CARTER'IN ARASI AÇILIYOR
Carnarvon Lordu'u VE Carter'in mezari bulduklari anda duyduklari anda duyduklari sevinç bütünüyle yok olmusti.Ikisi de çok sinirliydiler.Misir hükümeti olan iliskileri bozulmustu.Carter mezarda buluna esyalari kaydetmek için günlerce çok kötü kosullar altinda çalisti.Bir aksam Carnarvon Lordu ile bir araya geldi ve aralarinda çok siddetli bir kavga çikti.Lord Ingiltere'ye gitti.
1923 Subat'inda Lord'un saglik durumu bozuldu.Anlasilmaz bir biçimde disleri döküldü.Atesi bir yükseliyor bir düsüyordu.Mart ayi basinda Misir'a döndü ve bir süre için durumu düzeldi. Ama daha sonra yeniden kötülesmeye basladi.Ailesi Misir'a geldi hemen. 26 Mart günü Carnarvon Lordu'nda kan zehirlenmesi oldugu resmen açiklandi.4 Nisan günü Kahire'de Continental Svoy Oteli'de komadaydi.Ertesi sabah saat 2'de tüm hastaligi boyunca yanindan ayrilmayan Ingiliz hasta bakici , Carnarvon Lordu'nun öldügünü bildirdi.
Tam o anda oteldeki isiklar titredi ve söndü.Otelin penceresinden disari bakanlar bütün Kahire'de elektrikler kesildigini gördüler.Kentte elektrik kesintileri çok sik olmakla birlikte Lord'un öldügü andaki ariza için hiçbir açiklamada bulunulmadi.Ayni saatlerde Lord'un Ingiltere'deki satosunda bulunan Iskoçyali kahya da dehset içinde irkildi.Lord'un köpegine titriyor ve uluyordu:biraz sonra da öldü.

"MEZARA DOKUNANA ÖLÜM…"
Lord'un ölümü bütün dünyada sok etkisi uyandirdi.Gazeteler Firavun Tutankhamon'un mezarinda bulunmus yazilardan söz ediliyorlardi.Eski Misir yazisiyla yazilmis olan bu yazilardan bir söyle diyordu:
"Mezara dokunanlara ölüm gelecektir"
Bazilari da mezarda baska uyarilarin bulundugunu ileri sürdüler.Bunlardan biri söyle idi:
"Ölüm,firavunlarin huzurunu bozani kanatlariyla katledecektir" Arkeolog Carter ise Tutankhamon'un mezarinda bu türden bir lanetin bulunmadigini söyledi.Onu rahatsiz eden bir tek sey vardi.Mezarin altin sandukasinin önünde bir lamba bulmustu.Bu lambanin üstünde söyle yaziyordu:
"Gizli odaya girilmesini önleyecegim.Benim görevim ölüyü korumak."
GIZEMLI ÖLÜMLER: Firavun Tutankhamon'un mezarini ziyaret eden arkeolog ve turistlerden bazilari da kisa bir süre sonra hastalanarak öldüler. Mezarin iç odalarindan birinin açilisinda bulunan kisilerden biri olan James Henry Breasted,atesli bir hastaliga yakalandiysa da mezarda çalismayi sürdürdü.70 yasinda kadar ,yani 12 yil yasadi. Amerikali Milyarder George Jay-Gould,mezari ziyaret ettigi gün ateslenerek aniden öldü. Arkeolog Carter'in yardimcilarindan biri olan A.C.Mace,ates nöbetlerine tutulunca isi birakti ve 1928'de öldü.Bir baska yardimcisi Richard Bethell,45 yasinda kan dolasim yetersizliginden( !) öldü.
Bütün bu ölümler makul ve dogal nedenlerle açiklanir mi ?Havalanan tozda bakteriler oldugu ileri sürüldüyse de bilim adami Alfred Lucas,bazi bakteri örneklerini inceledi.Bunlardan bir tanesi disinda,asagi yukari tümünün zararsiz oldugunu açikladi. Bir süre ,mezar duvarlarini kaplayan mantarin bir alerjiye neden oldugu sanildi.Ama bu konuda da bir kanit getirilemedi.Eski Misir'lilarin çok etkili zehirler ürettikleri biliniyordu.Açilan tüm mezarlarda böyle zehirler arandi.Ama bulunmadi…

ÖLÜMLERIN ARKASI KESILMIYOR:

Firavun Tutankhamon'un mezarina ilgi gösterildikçe ölümler de sürüp gidiyordu.Kahire'de Carnarvon Lordu'na bakan Ingiliz hemsire 1926 yilinda 28 yasinda dogum yaparken öldü. New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nin temsilcisi Herbert Winlock Misir'a geldi.Firavun Tutankhamon'un mezari yüzünden öldügü sanilan insanlarin bir listesini yapti. Kahire Üniversitesi'nden Dr.Izzettin Taha,yillar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi.
Arkeologlarin ve müzelerde çalisanlarin cigerlerinde mantar hastaliklari oldugunu buldu.Eski mezarlara girmis olanlarin da bu hastaliktan ölmüs olabilecegini ileri sürdü.Kisa bir süre sonra Kahire 'den Süveys'e giderken,düz yolda kullandigi araba karsi yönden gelen bir arabayla çarpisti. Yapilan otopside Dr.Taha'nin çarpismadan saniyeler önce solunum yetersizliginden öldügü ortaya çikti… Tutankhamon'un mezarinin kalintilarini 1972'de Londra'da ve daha sonra da Amerika'da sergilenmesinde de gizemli ölümler meydana geldi.Bunlardan en üzücü olani,Misir Eski eserler Bölümü Müdürü Dr.Gamaleddin Mehrez'in ölümü idi.Mehrez,bütün bu gizemli ölümlerin,kuskusuz kisiyi tedirgin edebilecegini,ama lanete kesinlikle inanilmamasi gerektigini söylemisti.

"Bakin bana" demisti,"Bütün yasamim boyunca mezarlar ve mumyalarla ugrastim.Bütün bunlarin bir rastlanti oldugunun en büyük kanitiyim" Bu sözlerin üzerinden dört hafta sonra, sergilenecek.eserler Londra yolundayken,52 ,yasinda öldü.

LANET DEVAM EDiYOR:
Sergilenecek eserleri Londra'da götüren RAF uçaginin basteknisyteni Ian Lansdown,bilinmeyen bir nedenle,Tutankhamon'un ölüm maskesinin bulundugu kutuyu tekmelemisti.Iki yil sonra ayni bacagi garip bir kazada kirildi.Mürettabattan baska kisiler de beklenmedik sekilde öldüler. Baska bir olay da ,1980'de "Kral Tutankhamon'un laneti " adli tv filminin çekimi sirasinda ortaya çikti.

Misir'da çekimin birinci günü tahil yüklü bir araba bilinmedik bir nedenle devrildi ve filmin yildizi Ian McShane'in bacaginin 10 yerden kirilmasina neden oldu.Ian McShane'nin yerini Robin Ellis aldi,ancak baska yildizlar yapima katilma teklifini reddettiler. Belki de Tutankhamon'un laneti,bir hileden ibaretti.Belki de halkin inançlari böyle bir olayi yaratmisti.Ya da ,Tutankhamon ,mezarinda rahatsiz edilmeden birakilmaliydi.
Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl

Allah Diyen Aslan (Video)

Azerbaycan'ın Bakü kentindeki hayvanat bahçesinde yaşayan bir aslanın, kükrerken Allah dediği iddiası üzerine, ‘mucize sesi’ duymak isteyenler akın akın hayvanat bahçesine üşüştü.

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'deki hayvanat bahçesindeki bu aslan akşam saatlerinde böyle garip sesler çıkarıyor.

Aslanın bu çıkardığı sesle "Allah" dediği öne sürülüyor. Aslında aslan ne diyor, dinleyin siz karar verin?

Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl

Paranormal Yaratıklar (Video)


Sizlere sunmaya çalışacağım paranormal olaylar, bu konunun literatüründeki binlercesinden bir kaçıdır… Aslında, literatüre girmiş binlerce olay bile saptanamamış olanların yanında çok azdır… Örneğin, Spiritüalizmle ilgili, yüzyılı aşkın bir sürenin ortaya koymaya çalıştığı pek çok deney, olay ve bilgiler; gerçek bilim adamı olan kişilerin araştırma, değerlendirme konusu olabilseydi; bugün elimizde sayısız inandırıcı gerçekler ve bunların kanıtları bulunurdu…




Devamını Oku

Facebook Facebook Twitthis Furl